Şöyle bir düşünün , bir notayı duyduğunuzda, gözünüzün önüne renklerin gelmesi durumu ya da herhangi bir tat alma söz konusu oldu mu?
Ya da ağzınıza bir dilim greyfurt götürmeden önce ona baktığınızda, onun sulu ve ekşimtırak tadını hissettiniz mi? Peki, bu nesne bildiğimiz bir şey değil de bir kitap olsa ya da telefon?
Eğer bu sorulara cevabınız evet ise, siz de sinesteziksiniz!
Peki sinestezi ne demek?
Sinestezi kelime kökeniyle Yunanca syn (birlikte) ve aisthēsis (algı) sözcüklerinin birleşiminden oluşan birleşik duyu anlamına gelen bir algı değişikliğidir.
Doğduğumuzda beynimizdeki tüm duyular birbiriyle bağlantılı şekildedir. Yani birden fazla algı sistemi aynı nesnelere kendi yorumlarını aynı kuvvette verirler. Bu yüzdendir ki 0-6 yaş arası gelişim evresindeki çocukların hızlı algılayıp öğrenmelerini hayretle izleriz.
Dipnot; bileşik duyu dediğimiz sinestezi nüfusun %4’ünde iki ya da daha fazla duyuyu eşleştirir. İnanılmaz olan ise , DNA dizindeki tek bir nükleotid değişikliğinin algıyı değiştirmesidir.
Normal şartlarda sonraki evrelerde bu duyular arası bağ kopar ve her duyu kendi görevini yerine getirmeye başlar. Aksi durumlarda birleşik duyu sahibi insanlar örneğin insanları, insan olarak değil de görsel / işitsel / yazısal vb. bir nesne /o lgu olarak hatırlar ve benimserler.
Bu olayın hastalık olup olmadığı ise halen tartışma konusu .
Sinestezinin çalışma mekanizması nasıldır?
Hepimizin beyninde duyu sinyallerini algılamak için görevli alanlar vardır ; İşitsel korteks ve görsel korteks bunlardan sadece ikisi. Normalde bunlar birbirlerinin işini karıştırmazlar. Herkes kendi görevini yapar ve bir üst merkeze bilgi aktarımı yapar. Ancak sinestezik kişilerde bu bölgeler birbirleriyle fazlaca iletişime geçer. Örneğin bir harfe baktığınızda havada mor renk görüyorsanız beynin harf tanımlama bölgesi ile renkleri tanımladığı V4 bölgesi arasında karşılıklı bir etkileşim söz konusu olabilir. Önemli olan oradaki harfin ne olduğu asla değil , bir harf görmüş olmaktır.
Sinestezinin ortaya çıkışındaki diğer bir olasılık ise beynin geri beslemeli mekanizmasının yeteri kadar engellenmemesi veya azaltılamamasıdır.
Beyindeki en büyük hücre ateşleyici nörotransmitter madde glutamat, en fazla engelleyici ise GABA ‘dır. Nöronları ateşleme ve engelleme süreçleri bir dengeye sahiptir. Fazla hareketli nöronlar yanlış sinyaller gönderir, fazla suskun nöronlar da gerekli sinyali iletemezler. Eğer denge bozulup nöronlar yeterince susturulmazlarsa sinyal fazlalığı algılarda karışıklığa sebep olabilir.
Sinirbilim yazarı David Eagleman’in yaptığı bir araştırmada temporal lob epilepsisi olan veya kafa travması yaşamış kişiler sinestezi ortaya çıkabiliyor. Kafanızı bir yere çarpıp travma yaşadığınızda beynin geri besleme mekanizmasına zarar verip sinestezi oluşumuna yol açabilirliği ise araştırılıyor.
Sosyal Çalışma Uzmanı Kaan K.’dan.
Kaynaklar;
- https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC3804765/
- S. Ramachandran, E.M. Hubbard. 2001. Synaesthesia—A Window Into Perception, Thought and Language. Journal of Consciousness Studies; 8 (12), 3-34
- Harvey JP. 2013. Sensory perception: lessons from synesthesia: using synesthesia to inform the understanding of sensory perception. Yale Journal of Biology and Medicine; 86(2):203-16